Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Gecenin gözü

Gecenin gözü gördü, Çıkıp konuşsa, anlatsa her şeyi Senin hakkını sana, Benim hakkımı bana... Duvarlar bile daralıyordu, Sen ağlayınca. Bak şimdi nasıl da görünüyor Gökyüzü ferah ferah. Yıldızların altında gibi açık göğümüz. Koyun koyuna... Sıcacık...
En son yayınlar

Mesajlaşmayı sevmiyorum!

Ben senin için mesai olarak kaldığım sürece sürecek bu kırgınlık. Derin bir kırgınlık. Henüz tarifleyemediğim, açıklayamadığım kırgınlık. Seni hiç anlamayan, despot, kıskanç bir adam olmadığımı sana ispatlamak için iki haftalık totem yaptım. Her şey tamamen senin istediğin gibi olacak. Fakat sadece iki hafta. O da beni tanıman için. Fakat sana duyduğum kırgınlık o kadar derinleşiyor ki, iki hafta nasıl dayanacağımı bilmiyorum. Bir tarafım sorun çıkar diyor, diğer tarafım iyi gidiyorsun diyor. Bahaneler ve canımı yakan sözler. Saatlerce satranç oynayabiliyorsun telefonda. Hatta yolda yürürken bile. Dolmuştayken. Elinde bir sürü eşya olmasına rağmen. Saatlerce Facebook ta takılabiliyorsun. Telefonda. Saatlerce magazin haberleri okuyup merak ettiğin kişileri stalklayabiliyorsun. Telefonda. Saatlerce mesajlaşabiliyorsun dedikodu ve aile arkadaş gruplarında. Telefonda yapıyorsun bunu yine. Saatlerce konuşabiliyorsun insanlarla. Hem de gayet keyifle. Ama telefonda. Fakat bir kez olsu...

Neyin açıklamasını bekliyorsun?

Hayır, cidden merak ediyorum, neyin açıklamasını bekliyorsun ki? Sana ne desem seni ikna edecek? Ya da sözlerim nasıl bir anlama gelecek? Sen benden ne bekliyorsun tam olarak? Nasıl bir açıklama mesela? Neden bittiğini mi açıklamamı istiyorsun? Bunu gerçekten bilmiyorsun değil mi? Gerçekten bilmiyorsun. Her şeye yüzeysel yaklaşmadığını biliyorum. Meseleleri daima teknikleştirerek algılamaya çalıştığını, sebep - sonuç ilişkisini araçsallaştırdığını, profesyonel bir bakış altında değerlendirmeler yaptığını, beni de bu bağlamda ele aldığını biliyorum. Bu seni sığ yapmaz kesinlikle. Hatta senin gözünde yeterince emek harcanmıştır tarafından. Evlere taşınılmış, gece gündüze katılmış, olan şeyler oldurulmamış, oldurulmayan şeyler olunmuş, filmler izlenmiş, gece sevişleri renklendirilmiş, sabahlar aydınlanmış, icabında bazı problemli yanlara katlanılmış, etek boyu uzatılıp dekolteler azaltılmış, çevrimiçi zamanlar ayarlanmış ve hatta web bile kullanılmaktan vazgeçilmiş, hakimlikten vazgeçil...

Marx'tan Jenny'ye şiir

Marx'ın eşi Jenny'ye yazdığı ve bulmakta çok zorlandığım için daha fazla erişilir kılmak açısından buradan da paylaşmak istedim. Fırsat olursa eleştirisini bir ara yazarız. Şimdilik şiiri korumaya alalım da. Keyifli okumalar. Ormandaki Kaynak Ormandaki kaynağın mırıltıyla gümüşten Sağnaklar püskürttüğü o çiçekli koruda Yitirmiştim yolumu; az ötede kibirli Defne ağaçları yayılıyordu. Görüyorlarıd onu hızla yuvarlanırken, Görüyorlardı onu ayaklarına akarken, Yanarken tatlı gölgeler içinde Birleşebilmek için havayla ve denizle. Ama kurtulunca sert toprağa kölelikten, Büyük gürültü çarpar taş duvarlarına, Başı dönmüş dere döner durur Sessizce, gizemli haklalarla. Yeniden dolaşır çiçekli koruları, Derin yudumlarla içip ölümün acısını, Tatlı tatlı boyun eğerler O zaman uzun defne ağaçları. K. Marx

Bir genç kızın anıları

- Of, bıktım ya, ne moral bırakıyor ne neşe! Gitti yine tüm konsantrasyonum. - Ne oldu kız, yine mi kavga ettiniz? - Ne kavgası ay, bıktırdı artık beni. Az önce aramıştı ya, açtım, ofisteyim dedim. Anlar diye bekledim, sen konuşuyorsun o kadar, sesin gidiyor karşı tarafa. Ben kapatıp yeniden arayacağım diyecektim tam, tak diye yüzüme kapattı telefonu. Sonra durumu izah etmek için aradım, bu sefer de seni gün içinde bir daha aramayacağım dedi. Ben de arama, hiç arama dedim. Bir kez daha yüzüme kapattı! - Amaan, biliyon işte, ne yapacan. Tüm erkekler böyle. Çocuk gibiler, sürekli ilgi bekliyorlar. - Ya bildiğin gibi değil ama artık ya. Bunaltıyor beni. Ay akşamları uyutmuyor. Sürekli bir şeyler konuşuyor. Beni her şeyden engelliyor. Ders çalışacağım diyorum, engelliyor. Mesaiye kalacağım diyorum, engelliyor. Erken yatalım bari diyorum, engelliyor. Makyajıma laf atıyor. Kılık kıyafetime laf atıyor. Her sabah aynı terane. Sevişelim de sevişelim. Yahu adam, anlasana, sabah sevmiyorum! Onun ...

Zamanın karakteri

"Doyum, zamanın bir işlevidir. Zevk arayışı döngüseldir, yinelenir, zamandışıdır. İzleyicinin, heyecan arayanın, rastgele cinsel ilişkide çeşitlilik arayışı hep aynı yerde son bulur. Bir sonu vardır. Sona erir ve yeniden başlamak zorunda kalır. Bir yolculuk ve dönüş değildir, kapalı bir çevrimdir, kilitli bir odadır. Bir hapishanedir. Kilitli odanın dışında bir manzarası vardır; şansın ve cesaretin yardımıyla ruh, bu manzara içinde sadakatin kırılgan, geçici, umulmayan yollarını ve kentlerini kurabilir;insanların mekan tutabileceği bir manzaradır bu. Bir eylem ancak geçmişin ve geleceğin manzarasında gerçekleştirildiği zaman insan eylemi olur. Geçmiş ve geleceğin sürekliliğini öneren, zamanı bir bütün haline getiren bağlılık, insan gücünün köküdür, onsuz yapılacak hiç bir şey olamaz."* Aslında yapılan her iş bireyde bu denli izlerini taşır geçmiş ve geleceğin. Buradaki süreklilik, sanki kopmaz bir bağın da habercisidir. Yani, insan tutarlılık ve süreklilik arayışıdır. G...

üç harfliler

Uzunca bir süre önce hüzünlerimi astığımı ilan etmiş, onlara sırtımı dönmüş, adeta ölüme terketmiştim. Tam da ölümle burun burunayken, en ihtiyaç duyduğu anda bir ele, en yakın olduğu zaman ufuk çizgisine, okşadım onları. Ele göze aldım yeniden. Kavgalarım başladı yeniden. Gözlerim seyiriyor. Kalbim tekliyor, yüreğim ısınıyor. Sanırım en hüzünlü olmam gereken dönemin içindeyim. Hüzün insanın kurdudur. Da, hüzün insanın dostudur ayrıca. Hüzünsüz yapılan iş, asla anlamını bulamaz. İnsan yaşadığı müddetçe muhakkak bir miktar hüzün bulaştırır işlerine. Yine de arada mutlu eden şeyin de kendisidir hüzün. Yalnız olmadığını da yalnız olduğunu da hissettirir ziyadesiyle. Bizim kan kardeşimizdir hüzün. Kirli mahallelerin çöplerinde geçen çocukluklar temizlenemezler kolaycana. Yine de çocuksu bir suç işlemişlik bırakır insana. Zaman zaman. Evet, ben de farkındayım durumun fakat söylesenize, ne yapacak ki bana üç harfliler... Dökülenler döküldüler. Olduğu yere gömüldüler. Gömütlükleri bu s...

Bir atın ölümünün ardından: 'Tamir masrafı' değerini aştığında ölüme terk ediliyorlar...

Ankara İncek'te sahibi tarafından ölüme terk edilen bir atı kurtarma çalışması sonuç vermedi ve at hayatını kaybetti. Atı hayata döndürme çalışmalarına katılan isimlerden olan Hayvan Hakları Federasyonu Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan, hem yaşanan ölüme hem de hayvanlara yönelik işkence ve cinayetlere ilişkin soL'un sorularını yanıtladı. Bayram Uluad - soL Ankara Geçtiğimiz günlerde Ankara İncek'in Taşpınar Köyü'nde yaşanan olay hayvan hakları kanunu tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Köyde sahipli bir at üç gün boyunca yaralı hâlde yol kenarında bekledikten sonra göz göre göre hayatını kaybetti. Atın ölüm anında orada bulunan ve atı hayata döndürmeye çalışan isimlerden Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan ile neler yaşandığını konuyu konuştuk. Öncelikle İncek'te yaşananlardan başlayalım isterseniz... Neler yaşandı? Sabah gelen bir telefon üzerine HAYTAP ekibi olarak İncek Taşpınar Köyü'ne gittik. Bir at kanlar içinde yerd...

Arsızlık ve pişkinlik: Desos Dizayn Dekorasyon

Desos Dizayn Dekorasyon isimli işçi düşmanı firma, Ankara Temelli’de bulunan precast fabrikasında çalışan işçilere SGK girdi çıktı belgesi hazırladı. Belgeyi imzaya sunarken açık açık “kıdem tazminatına el koyacağız” dedi. İmzalamayanları ‘paranızı alamazsınız’ diye zorla istifa ettirdi. İstifa eden bir işçinin ise parasını hala ödemedi. Pişkinliğin ve arsızlığın bu kadarı AKP dönemi Türkiye’sinin gittikçe zenginleşen patron sınıfının pişkinlikte ve arsızlıkta ne kadar ileriye gidebileceğinin güzel bir örneği. Oktay Yakut. Genç bir işçi. Ailesini geçindirmek için çalışmak zorunda. Desos Dizayn Dekorasyon isimli firmada çalışırken ve çıkışının verilmesinden sonrasındaki süreçlerle ilgili başından geçen olayları Patronların Ensesindeyiz Dayanışma Ağı’na iletti. Yapılan röportajı tüm detaylarıyla paylaşıyoruz. - Merhaba Oktay, PE Dayanışma Ağı’na ulaştın. Pişkinliğin tüm detaylarını sen alalım dedik. Öncelikle seni tanıyarak başlayalım istersen. Kimsin, nerelisin, ...

Sağlık sisteminde sağlığını arıyor: Bir hastanın ilaca ulaşma mücadelesi

Türkiye’de üretilemeyen kimi ilaçlar Sağlık Bakanlığı ya da Türk Eczacıları Birliği aracılığıyla yurtdışından getirtilebiliyor. Ancak kura endeksli fiyatlar yüzünden SGK söz konusu ilaçları pahalı olduğu gerekçesiyle karşılamayabiliyor. Peki ya hastanın söz konusu ilaçları cepten harcama yaparak temin edebilecek bir geliri yoksa? Ya bu hastalık tedavi edilmediği taktirde kalıcı sakatlıklara ve ölüme neden olabilen bir yaşamsallıktaysa? Hemofili hastası Onur Yakut'un hikayesi bu. Önce ihtiyaç duyduğu engeli kaldırmak için uğraştı, sonra da 16 bin liralık ilaç bedeliyle karşılaştı. İlaca, sağlık hakkına ulaşmak için mücadele başlatan Yakut, yaşadıklarını soL'a anlattı. Bayram Uluad - soL Ankara soL okurları geçtiğimiz yılın Ocak ayında lenf kanseri nedeniyle 27 yaşında yaşamını yitiren Dilek Özçelik’i hatırlayacaktır. Tekirdağ'ın Saray ilçesinde yaşayan Trakya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü öğrencisi Dilek Özçelik, 15 Nisan 2013 günü dönemin Çevre ve Şehircilik ...