Desos
Dizayn Dekorasyon isimli işçi düşmanı firma, Ankara Temelli’de
bulunan precast fabrikasında çalışan işçilere SGK girdi çıktı
belgesi hazırladı. Belgeyi imzaya sunarken açık açık “kıdem
tazminatına el koyacağız” dedi. İmzalamayanları ‘paranızı
alamazsınız’ diye zorla istifa ettirdi. İstifa eden bir işçinin
ise parasını hala ödemedi. Pişkinliğin ve arsızlığın bu
kadarı AKP dönemi Türkiye’sinin gittikçe zenginleşen patron
sınıfının pişkinlikte ve arsızlıkta ne kadar ileriye
gidebileceğinin güzel bir örneği.
Oktay
Yakut. Genç bir işçi. Ailesini geçindirmek için çalışmak
zorunda. Desos Dizayn Dekorasyon isimli firmada çalışırken ve
çıkışının verilmesinden sonrasındaki süreçlerle ilgili
başından geçen olayları Patronların Ensesindeyiz Dayanışma
Ağı’na iletti. Yapılan röportajı tüm detaylarıyla
paylaşıyoruz.
- Merhaba Oktay, PE Dayanışma
Ağı’na ulaştın. Pişkinliğin tüm detaylarını sen alalım
dedik. Öncelikle seni tanıyarak başlayalım istersen. Kimsin,
nerelisin, kaç yaşındasın?
+ Merhaba, ismim Oktay Yakut.
11.01.1997 Van , Çaldıran doğumluyum. Ankara’da Fatih’te
oturuyorum. Yirmibir yaşındayım.
- Fabrika için genç bir yaş
değil mi? Neden okulda değil de fabrikadasın? Kısaca anlatır
mısın?
+ Aslında başarılı bir öğrenime
devam ediyordum. Orta okulu bitirdim. İşler yolunda değildi.
Ailevi sıkıntılar yaşadık. Ekonomik sıkıntılar yaşadık. Ben
de okulu bırakmak zorunda kaldım. İlk önce İstanbul’da bir
bahçede bahçıvanlık yaptım fakat bana kötü davrandılar ve
paramı vermediler diye oradan ayrıldım. Bir süre çeşitli
işlerde çalıştıktan sonra bir arkadaş aracılığıyla burada
işe girdim. Elimden geldiği kadarıyla insanlara sevgi saygı
çerçevesinde yaklaşmaya çalışıyorum küçük yaşta çalışmanın
nasıl bişey olduğunu bildiğim için çevremdeki insanların
çocuklarına doğru yolu seçmelerini sıkça belirtiyorum.
- Aslında çocuk yaşta
başlamışsın işçiliğe. 21 yaşındayken epey tecrübeli bir
işçi yapıyor bu da seni ne yazık ki. Tam olarak ne zaman başladın
bu işe ve firmanın tam adı nedir? Yaklaşık olarak kaç kişi
çalışmakta?
+ 15 Haziran 2018 yılında bir
arkadaşın önerisi ile başladım işe. Temelli’de bulunan bir
precast fabrikası vardı, görüşme sonucunda gel başla dediler.
Firmanın tam adı Desos Dizayn Dekorasyon. Yaklaşık 20 işçi
çalışıyor. Ben de precast tamir elemanı olarak başladım işe.
- Precast nedir, nerelerde
kullanılır?
+ Precast dış cephe mantolamada
kullanılan bir malzeme.
- Ne zaman ayrıldın peki işten?
+ 15 Nisan 2019 tarihinde.
- Neden ayrıldın, memnun değil
miydin? Ya da, popüler deyimle, iş mi beğenmedin?
+ Ne iş beğenmemesi abi, Nisan
ayında bize dediler ki; “Sizin bir yılınız dolmak üzere. Şayet
bir yılınız dolarsa tazminat hakkı kazanıyorsunuz. Maliyetleri
azaltmak için bize bu kağıtları imzalamalısınız.”
- Bunu gerçekten böyle mi
söylediler yani? Kim söyledi? Bu tam pişkinlik. Açık açık
sizin paranızı çalacağız demiş. Cesaret ister.
+ Şirketten bizim girdi
çıktılarımıza ve maaşlarımıza bakan Turgut Bey söyledi.
- Sen imzalamadın tabii.
+ Evet, imzalamayacağım, bu sizin
yaptığınız yasalara aykırıdır dedim. Hatta diğer işçiler de
bana destek verdi. Bunun üzerine şirket yetkilileri tehditler
savurdular. İmzalamazsanız çıkışınızı veririz dediler. Ben
de tamam verin dedim. Yine de imzalamayı reddettim.
- Verdiler mi peki çıkışını?
+ Yok abi, nerde? Daha sonra çark
ettiler ve çıkışınızı verin dediler. Yüzsüzlüğe bakar
mısın abi? Hem kovarız diyorlar, sonra da istifa edin diyorlar.
- Verdin mi istifanı?
+ İlk başlarda vermeyeceğim dedim.
Bunlar da eğer çıkışını vermezsen paranı alamazsın diye
korkuttular beni. Ne bilelim başka türlü de alınabileceğini. Ben
de ilk aklıma geleni yaptım ve bir arkadaşımın tanıdığı bir
avukat vardı, ona gittim anlattım durumu. Adam direk “ver
istifanı gitsin, yoksa paranı alamazsın” dedi. E ben de baktım,-
koca avukat böyle diyorsa imzalayayım o zaman dedim. Maalesef
imzayı attım.
- O avukatın aklına nedense
hakkını aramak hiç gelmemiş. Avukat, kendisinin de bir işçi
olduğunu unutunca böyle oluyor demek ki. Boyun eğen avukata denk
gelmiş olmalısın. Neyse, diğer işçiler ne yaptılar?
+ Ne yapsınlar abi, hepsini
korkuttular. Onlar da vazgeçip, işsiz kalırız diye korkup, imzayı
bastılar.
- Bir tek sen basmadın. Sanırım
senin alacakların da burada mı devreye giriyor?
+ Evet abi. Benim toplam 6453 TL
alacağım vardı. Ben yaklaşık bir ay kadar bunların peşinde
koştuktan sonra 10 Mayıs’ta alacağımın bir kısmını
verdiler. Ama çok küçük bir kısmını. Şu an Mart ayından 3470
TL ve Nisan ayından da 1565 TL alacağım var. Toplam 5035 TL
alacağım var.
- Maaşın ne kadar peki?
+ Abi orası biraz karışık.
Aslında maaş olarak 3000 tl üzerinden anlaştık. Fakat maaş günü
asgarisini yatırıyorlar, bundan yaklaşık iki hafta sonra ise
kalan farkı elden veriyorlar. Benim size söylediğim borç toplam.
Asgari + elden.
- Ödemiyorlar mı? Şirket
yetkilileriyle görüşme yapmadın mı?
+ Yaptım abi, defalarca aradım. En
son bizi Çiçek Hanım isminde bir muhasebeciye yönlendirdiler.
Ulaşabildiğimiz en yetkili isim o. Oradan ötesine ulaşamıyoruz.
Çiçek Hanım da her seferinde ödeme gelecek, ödeme bekliyoruz
diyor fakat ödeme falan gelmiyor. Her seferinde aynı yalanı
uyduruyorlar. Bilmiyorum, belki Çiçek Hanım’a öyle
söylenmiştir, onun günahına girmek istemem ama artık
telefonlarıma da çıkmıyorlar.
- Sen de bunun üzerine hakkını
aramak için mücaledeni sürdürmeye karar verdin.
+ Sınıf mücadelesine böyle giriş
yapmış oldum. Sağolsun PE beni bir ücretsiz avukata yönlendirdi.
Devrimci bir avukat. Kendisine çok güveniyorum. Bundan sonra süreci
onunla yürüteceğiz.
- Peki hukuki yollar tıkanırsa
mücadelene devam edecek misin?
+ Evet, elbette devam edeceğim.
Sonuna kadar. Tüm ilgililere haber vereceğim ve gerekirse çadırımı
alıp fabrika önünde direneceğim! Emeğimin her kuruşunu alana
dek mücadele edeceğim.
- Peki ya elden aldığın kısım?
Onu ispat edebilecek misin? İş mahkemeye sarkarsa elden ödemeyi
reddedeceklerdir.
+ Onu tahmin ediyorum abi. İki tane
şahidim ve sağlam delillerim var. Bunlara hiç bir zaman
güvenmedim. Hepsini delilleştirdim. Akılları varsa mahkemeye
bırakmazlar süreci. Yoksa elden maaş ödedikleri için bir de
oradan soruşturma yerler.
- Peki, senin gibi haksızlığa
ve hatta pişkinliğe uğrayanların, haklarını alamayan ve
insanlık dışı koşullarda sömürüye maruz kalan işçilere ne
söylemek istersin?
+ Asla ama asla firmaların ya da
taşeronların himayesi altında köle gibi çalışmayın. Her zaman
hakkınızı arayın. Asla vazgeçmeyin. Belki siz kazanamayacaksınız
ama emin olun mücadeleniz en kötü, sizden sonrakilerin işine
yarayacaktır. Patronlarınıza asla güvenmeyin. Her belgenin
fotoğrafını çekin. Aldığınız her kuruşu bir yere yazın.
Size kanunsuz bir şeyler yaptırmaya çalışırlarsa sesinizi
çıkarın. İşçiler çok yalnız abi. Ne yapacaklarını bu yüzden
bilmiyorlar.
- O zaman bu yalnızlığın
çaresi nedir Oktay?
+ Kesinlikle örgütlü bir mücadele.
Ben örgütlendim. Tüm işçi sınıfı örgütlenmelidir. Ben 1
Mayıs’a yalnız katılmadım mesela.
- Bir de şöyle yakışıklı bir
fotoğrafını bana at da, onu da yayınlayalım. İnsanlar seni
görsün. İş yerinden çekilen fotoğraf varsa daha güzel olur.
+ İşte çekilen hiç fotoğrafım
yok be abi. Çalışmaktan kafayı mı kaldırıyoruz sanki. İşimiz
hep toz olduğu için telefonumuzu yanımıza bile almıyorduk çoğu
zaman. Ama orada işe girerken verdiğim vesikalık bir fotoğrafım
var, onu vereyim isterseniz.
- Sen nasıl istersen Oktay’cım.
Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
+ Çok şey var abi ama yer dar. O
yüzden sadece şunu söyleyeyim, o fabrikada en azimli, en iyi
çalışanlardan biriydim. İşime ve emeğime hem sahip çıktım.
Çok emek harcadım. Ama karşılığında aldığım şey işsizlik
ve içeride kalan paralarım oldu. Emeğimin hakkının yenilmesinden
çok üzgünüm. Boşa gitmeyecek! Kararlılıkla mücadele edeceğim!
- Mücadelen mücadelemizdir!
Hoşgeldin aramıza.
Yorumlar
Yorum Gönder