Fatma elini
duvara vurdu, eli beyaz oldu. İçeriye biraz baktı. Odalara. Gitti hemen oyuncaklara
daldı. Annesi onu çağırdı. Bak, dedi, burada ne var. Renkli televizyon. Henüz
şimdiki kadar burjuva boku saçmasa da yeterdi ev ağasının pisliğini kapatmaya.
Oyunlara
daldı Fatma. Çizgi filmlere daldı. O kadar mutluydu ki, çünkü hayatında hiç oyuncağı
olmamıştı. Üstelik çizgi filmi de ilk defa renkli izliyor, kahramanların
renklerine bayılıyordu. Çocuktu. Kandırdılar Fatma’yı. Annesi üstüne kilitledi
kapıyı. Sonra ikna turunun ikinci adımı başladı. Bu sefer Selahattin içeri
girecek, ürkütmeden gönlünü almaya çalışacaktı kızı. Bu kısımda oldu mu,
tamamdır evlilik işi.
Devlet Su
İşleri’nde çalışıyordu Selahattin. Anlatılana göre hapis yatmış, işkencelerde
kafayı tırlatmıştı. Herkes öyle diyordu onun için. Hikayenin ne kadarı doğru
bilinmez lakin tırlak olduğu kesindi. Davranışları son derece kontrolsüz, öfke
kontrolü olmayan, hayatta tutunacak bir dal arayan, içindeki çocuğu bir türlü
öldürememiş biriydi Selahattin. Ağzı son derece bozuk, hep bir şeylere
küfrederken görünen, vakti zamanında kazandığı paranın çoğunu ‘karı-kız-kumar’
üçgeninde tüketen, dünyadan umudunu kesmiş biriydi. Tek derdi yanında biri olsun.
Çoluğu çocuğu olsun. Ona baksın. Yaşlanınca da sokağa atmasın. Korkuyordu. Hem
de çok. En korktuğuysa yalnızlık ve toplumdan dışlanmaktı. O da geleneğe uydu
ve körpecik bir kadını koynuna almaya karar verdi. 13’ünde alsan bir kadını,
nereden baksan en kötü otuz yıl hallenir ve istediğini yapabilirdi. Herkes gibi…
Ve yapıldı
düğün. Aynı gece gerdek oldu. İntihar etmeyi düşündü Fatma. Yapamadı. Onu bile
nasıl becereceğini bilmiyordu. İlk gece bağırışlarını komşu köylerden bile duydular
ve Selahattin – Fatma çiftine ayak uydurup o gece, öykünürcesine, karılarını
koyunlarına aldılar sağır edici sessizlikte. Fatma’nın çığlığı, kulakları
yırtıyor, gözleri kör ediyor, insanları daha da alçaltıyordu. O gece söz verdi
Fatma. Bunun başkasının başına gelmemesi için elinden geleni yapacaktı. Bu
topraklara adını bile duymadığı bir devrim gerekiyordu. Ertesi sabah uyandı. Her
yer aydınlıktı…
Devam edecek
Yutkunmamı öylesine güçleştirdi ki, ne desem bilemedim.
YanıtlaSilBu kadar güzel özetlenir.