Ana içeriğe atla

Laiklik eğitimin kırmızı çizgisidir

Alevi toplumsallığını temsil eden kurumların ve Eğitim-Sen’in öncülüğünde düzenlenecek laik ve bilimsel eğitim mitingine giderken bu kez Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca ile görüştük. Çokça tartışılan anadilde eğitim – laik eğitim ikilemine de bir anlamıyla nokta koyan değerlendirmelerin yanında eğitim mücadelesinin bu uğraktaki hallerine de değindiğimiz sohbet bir gerçeğin kalın kalın çizilmesine yol açtı: eğitimde laiklik temel ilkedir.

Bayram ULUAD – soL Ankara

Gericiliğin ilericiliğe olan saldırısında yeni bir evreye geçildi. Laiklik tanımı ya yanlış bulunuyor ya da toptan reddediliyor. Charlie Hebdo katliamını da göz önünde bulundurduğumuzda bu tabloya ilişkin neler söylemek istersiniz?
Gericiliği bugüne kadar besleyen süreçler hep ‘genel olarak kolay yönetilebilir ülkeler’ yaratma çabası olarak görüldü. Charlie Hebdo katliamını da göz önünde bulundurduğumuzda aslında aralarında AB’nin de olduğu emperyal güçler Ortadoğu’nun bu şekilde yönetilmesine ikna olmuş ve dahası istekli görünmekteler. Ilımlı İslam, Yeni Osmanlıcılık, Yeşil Kuşak ne dersek diyelim, her halükarde İslam’ın siyasallaşması ve dinin toplumsal siyasal yaşama dahil olmasına çıkıyor. Her türlüsü gericiliğin ileri olana saldırısıdır.
Bu tartışmalarda sol-demokrat güçlerin tartışmaya dahil olurken gericiliğe prim verecek, gericilikle ortaklaşma sağlayacak her tür laiklik eleştirisinden uzak durması gerekiyor. Liberal cenah bunu bilinçli bir şekilde yaparken bazı yapılar da istemeden bu tuzağa düşüyor. Diyanet İşlerinin kurulduğu dönemdeki laiklik tanımını kadük bulup eleştirenler ne kadar iyi niyetli olursa olsun şu anda gericilikle maalesef ortaklaşıyor. Solun bu tuzağa düşmemesi gerekiyor. Çünkü bugün laikliğin kırıntısını bile elimizden almaya çalışıyorlar. Toplumsal dokuyu ve yapıyı tümden reddedip dinin kontrolü altındaki yeni bir toplumsal hayat örüyorlar. Bu tuzaklara karşı uyanık davranmak ve tuzağa düşmemek gerekiyor.
 
Kazanılmış bir hakkın elimizden alınması gündemdeyken bu mücadelenin karşısında konumlandırılmaya çalışılan, karşısına konulamıyorsa bile sanki laiklik mücadelesinin olmazsa olmazı gibi lanse edilmeye çalışılan, her ilericinin rahatlıkla savunabilmesine rağmen sanki bir zıtlık varmışçasına davranan bazı kesimler var. Uzun lafın kısası, laik eğitim olması için anadilde eğitim şart mı? Bu iki başlıktaki süreçler birbirini çelen gündemler mi sizce?
Bizim Eğitim-sen olarak temel söylemlerimizden biri ‘demokratik, laik, eşit ve anadilde eğitimdir.’ İkisi arasında mutlak bir örtüşme olmadığı gibi ayrı ayrı da ele alınabilir. Laiklik mevzu bahis eğitimse olmazsa olmaz bir ilkedir bizim için. Anadilde eğitim ise bir uygulama tartışmasıdır. Yöntem tartışmasıdır. Ülkemizde anadilde eğitim ile ilgili bir ortaklaşma sağlanırsa elbette bu ülkeye katkısı olacaktır. Fakat tekrar etmekte beis görmüyorum, laiklik eğitimin çimentosudur. Bir eğitim sistemi öncelikle kesinlikle laik olmalı.
 
Son eğitim şûrasında adeta gerici bir hava esti. Bu durumdan haberdar mıydınız öncesinde?Çeşitli söylentiler vardı fakat esas şûrada tartışılması gereken konulara hazırlık yaparak gitmiştik şûraya. Dört temel başlık söz konusuydu ve tamamı da eğitimin bilimsel niteliğini arttırmaya dönük başlıklardı. Fakat bir geldik, hükümetle Eğitim-Bir-Sen işi pişirmişlerdi. Önümüze öyle şeyler koydular ki sadece biz değil, siyasal İslamcı kanat bile şaşırdı. Laikliğin en temel noktasını oluşturan karma eğitimin bile sorgulanması laikliğe karşı apaçık bir savaş ilanıdır. Son derece de tehlikeli bir durumdur.
 
Karma eğitim önerisi getirilirken sanırım bir takım “bilimsel” veri de sunuldu gerici sendika tarafından. Kamuoyuna pek yansımadı. Biraz bilgi verebilir misiniz?Gidilip tarikat-cemaat okullarından bir takım kişilerle görüşülmüş. Birkaç kilise okulu gözlemi de eklenerek uyduruktan bir sunumu bilimsel veri olarak utanmadan sundular karşımızda. Hem halkı yanlış yönlendiriyorlar hem de gericilikte son noktayı temsil ediyorlar.  Ama yine de biz araştıralım bunların savlarının bir bilimsel dayanağı var mı diye açıp baktığımızda sadece ikibin dört yılında eğitim modellerinin karşılaştırıldığı bir çalışma bulabildik. Ki onda da karma eğitim tartışılmamış. Yüzelli öncesinden aşılmış bir konuyu tekrar pazarlamaya çalışıyorlar. Biz önümüzdeki süreçte gericilerin bu yanlış bilgilendirmesin karşı büyük bir uluslararası çalıştayı gündeme sokacağız. Ne kadar kendi halimize gülsek de halkın yanlış bilgilendirilmesinin önüne geçeceğiz.



Sekiz Şubat’ta yapılacak mitingin aslında bir anlamıyla içeriğine dair epey ipucu vermiş oldunuz. Mitingi ve esas olarak boykotu nasıl planlıyorsunuz biraz açar mısınız?Eğitimsen olarak mitingin de boykotun da örgütleyici kurumuyuz. Fakat yine de diğer Alevi toplumsallığını temsil eden kurumlarla birlikte, her toplum kesimine, bilhassa sol-demokrat kesime açık çağrılar yapıyoruz. Buyrun birlikte yürüyelim. Çünkü gericilik hepimizin ortak odağıdır. Boykotta ise Eğitimsen olarak üzerimize düşeni tüm gücümüzle yapıp, velileri ve öğrencileri ülkenin her tarafında okul boykotuna davet edeceğiz. Öğrencilerimize okula gitmeyin şu tarihlerde, velilerimize de çocuklarınızı okula göndermeyin diyeceğiz.
 
Eğitimsen işin içine girince hemen her kesimde bir grev beklentisi oluştu. Siz bir grev kararı açıklamadınız bildiğim kadarıyla.Hayır açıklamadık. Bu süreci ördükten sonra böyle bir kararın çıkmasını daha doğru buluyoruz. Önümüzde bir milyon imza toplamak için düzenleyeceğimiz imza kampanyası var. O süreci öreceğimiz çalışmalarımız ve mitingimiz var. Bu sürecin sonunda güçlü bir grev kararı muhakkak alacağız. Öğretmenlerimizi burada devreye sokacağız.
 
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?Sol okurlarına ve tüm sol – demokrat çevreye özellikle seçim sürecine kadar ciddi bir birli ve beraberlik içerisine girmek zorunda olduğumuzu hatırlatmak istiyorum. Bu anlamda yeni kurulan ve iyi bir çıkış yakalayan Birleşik Haziran Hareketi’ni de olumlu ama yetersiz bir örnek olarak görüyoruz. Çünkü çok daha büyük beraberliklere girişmek zorundayız. Dinsel kurallarla yönetilen bir ülke olmasın diye, gericiliğe her alanda ve bilhassa eğitim alanında darbe vurabilelim diye ve toplumsal hayatımız henüz değişmeden, değişmesin diye daha geniş birlikler kurmak gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkürler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum günü şeysi - 3 Temmuz

Yıllar önce, 1990 yılında, bir 1 Temmuz gününde, yolların açıldığı, karın eridiği, havanın ılıştığı ve insanların dinçleştiği bir yaz günü karısına selam vermeksizin içeri girdi Mehmet. Yemeğini yedi. Çocukları azarladı. Karısı da payını aldı bundan. Yemekleri eleştirdi. Ama ne eleştiri. Küçük çaplı sevimli bir terör estirdi. İstemeden, el alışkanlığıyla karısına da bir tane çakıverdi. Hiç sevmezdi kuyruk yağı olmayan bulgur pilavını. Kaç defa söyledi, olmayınca istemsiz şekilde vuruverdi omuzuna kadının. *** Çocuklar bunu görünce bir anda tüm şımarıklıklarını kestiler. Artık onlar için zaman daha ağır akmaya, kuşlar ötmemeye, kuzular melememeye, kar altındaki topraktan başını çıkaran yılanlar toprağın altına geri dönmeye, yerdeki halıların desenleri dans etmeye, gözleri cansızlanmaya, babaları büyümeye, bir önceki gün marketten çaldıkları bisküvileri süte kırarak gizli gizli yeme fikirleri iyiden iyiye kaybolmaya ve bu fikrin yerini annelerinin yaptıkları kuyruk yağsız bulgur p...

Gecenin gözü

Gecenin gözü gördü, Çıkıp konuşsa, anlatsa her şeyi Senin hakkını sana, Benim hakkımı bana... Duvarlar bile daralıyordu, Sen ağlayınca. Bak şimdi nasıl da görünüyor Gökyüzü ferah ferah. Yıldızların altında gibi açık göğümüz. Koyun koyuna... Sıcacık...

Yetişkin eğitiminden yaşam boyu öğrenmeye geçiş - Bir eğitim makalesi

Eğitim, öğrenmenin sistematikleştirilmiş halidir. Öğrenmeye göre çok daha dar bir kavram olan eğitim kavramı daha gelişkin mekanizmaların kurulabilmesi için daha gelişkin bireylere ihtiyaç duyulmasından kaynaklı ortaya çıkmış bir kavramdır. İlk olarak Fransız sanayi devrimiyle somut düzlemde ele alınmaya başlanan bu gerçeklik kendisini fabrikalarda makineyi kullanmayı bilen eleman ihtiyacında göstermiştir. Makine kullanımının ve iş yönteminin öğretilmesinde karşılaşılan zorluklar, tarihin ilk burjuva devriminde öğretimi halk için sistematikleştiren yaklaşımı, yani eğitimi doğurmuştur. Sanayi devriminin öncelerinde bilgi aktarımlarını gerçekleştirecek kadroları yetiştirmek adına kurulan çeşitli kurumlar(kiliseler, camiler, manastır ve medreseler vb.) faydacı özellik gütmemesinden dolayı modern eğitim kavramına tam olarak denk düşmemektedir. Bu surette eğitim; faydalar çerçevesinde sistematikleştirilmiş öğrenmelerdir diyebiliriz. Bu noktada eğitim kavramıyla yetişkin kelimeleri yan yan...