Ana içeriğe atla

Korkmak üstüne saçmalamaca

Korkmak insana has bir duygudur. Kendini kimi zaman yatak odasında bırakır, kimi zaman rakı kadehinde. Korkusu olan insan ya bir hata yapmıştır ya da neyle karşı karşıya oluşundan habersizdir. Kimi zaman yüreğin ürperir korkarsın kaybetmekten, kimi zaman canın sıkılır, korkarsın korkmaktan. İşin ucu bucağı yok ki arkadaş, kiminde biriyle karşılaşmaktan korkarsın, kiminde biriyle karşılaşamamaktan. Evet, korkmak insani bir duygu. Fakat açıklayabilir misiniz bir insanın söyleşmekten neden korktuğunu? Öyle değil mi ya, yüzüne tokat yemeyeceksin. Başını kesecek bir IŞİD militanı da yok ortada. Ölmeyeceksin yahu, korkma bu kadar.

En az da bohemler korkarmış. Bir nevi karşı koyuş, en çok da can sıkıntısı. Nedir birader olay? Şık bir papyon takıp baloya mı katılman gerek? Siktiret, salla gitsin. Ne de olsa para bok. Tak koluna küpü düş vadinin yoluna. İç sabaha kadar. Korkuya gerek yok ki bu durumda. Bizdeki öyle mi ama! Tak koluna saati, düş otostopa, düş görmeye başla! Bohemlik, doktor yazısı gibidir. Sadece doktorlar okuyabilir. Demek ki ya ben ya da siz doktor olamadı(nız)k. O zaman geçiniz efendim bu başlığı.

Korkuyu anlayabilirim. Sınıflandırabilirim. Her ne kadar beceriksiz olsam da kendimce açıklayabilirim de. Fakat hiç bir zaman gözünün önündeki ciğeri yemekten korkan aç bir kediyi anlayamam. Bilmediğimden değil, anlamak istemeyişimdendir. Reddedişimdendir. Temkin mi dedin? Sakin ol şampiyon. Başka şeyler onlar.

Korku bir de kendini dev aynasında görmektir. Bu korkular nereden yayılıyor sanıyorsun Hasan dayı?! Yaptığın menemenden ya da içtiğin sudan değil. Havadandır o der geçersin sürekli. Keşke bir hasan dayı ya da ayşe teyze kıvamında olabilseydim. Çok korkup az yaşayıp sokakta olmaktansa sokağı seyreden.
Evet korkaklar, size çok kızıyorum. Hayattan kaçıyorsunuz. Ve korkunun bulaşıcılığını hiç tanımadan koynunuza aldığınız için nihayet ben de korkuyorum. Haa değil mi ya, korkmak insani bir duyguydu. Bu gazla ölümüne korkarım artık.

O değil de, keşke ödümün patladığı konular Ayşe Teyze'ninki gibi olsaydı: "Olaylara karışma yavrum"
"Ben karışmadım, olayın kendisi karışık teyzem"

Çok saçmaladım sanırım. Acaba saçmalamak da insani bir durum mu? Neyse, siz yine de olaylara karışın. Korku mu? Koyver gitsin. Ne olacak ki sanki? Korkunun çok güzel bir tarafı vardır, hemen geçer ;)
Mevlana misali, ne olursan ol, kork! Öff be tezye, korkunun ayarı mı olurmuş, başlatma şimdi dozunu!

Bir kere de birşey anlamayın ulen!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum günü şeysi - 3 Temmuz

Yıllar önce, 1990 yılında, bir 1 Temmuz gününde, yolların açıldığı, karın eridiği, havanın ılıştığı ve insanların dinçleştiği bir yaz günü karısına selam vermeksizin içeri girdi Mehmet. Yemeğini yedi. Çocukları azarladı. Karısı da payını aldı bundan. Yemekleri eleştirdi. Ama ne eleştiri. Küçük çaplı sevimli bir terör estirdi. İstemeden, el alışkanlığıyla karısına da bir tane çakıverdi. Hiç sevmezdi kuyruk yağı olmayan bulgur pilavını. Kaç defa söyledi, olmayınca istemsiz şekilde vuruverdi omuzuna kadının. *** Çocuklar bunu görünce bir anda tüm şımarıklıklarını kestiler. Artık onlar için zaman daha ağır akmaya, kuşlar ötmemeye, kuzular melememeye, kar altındaki topraktan başını çıkaran yılanlar toprağın altına geri dönmeye, yerdeki halıların desenleri dans etmeye, gözleri cansızlanmaya, babaları büyümeye, bir önceki gün marketten çaldıkları bisküvileri süte kırarak gizli gizli yeme fikirleri iyiden iyiye kaybolmaya ve bu fikrin yerini annelerinin yaptıkları kuyruk yağsız bulgur p...

Gecenin gözü

Gecenin gözü gördü, Çıkıp konuşsa, anlatsa her şeyi Senin hakkını sana, Benim hakkımı bana... Duvarlar bile daralıyordu, Sen ağlayınca. Bak şimdi nasıl da görünüyor Gökyüzü ferah ferah. Yıldızların altında gibi açık göğümüz. Koyun koyuna... Sıcacık...

Yetişkin eğitiminden yaşam boyu öğrenmeye geçiş - Bir eğitim makalesi

Eğitim, öğrenmenin sistematikleştirilmiş halidir. Öğrenmeye göre çok daha dar bir kavram olan eğitim kavramı daha gelişkin mekanizmaların kurulabilmesi için daha gelişkin bireylere ihtiyaç duyulmasından kaynaklı ortaya çıkmış bir kavramdır. İlk olarak Fransız sanayi devrimiyle somut düzlemde ele alınmaya başlanan bu gerçeklik kendisini fabrikalarda makineyi kullanmayı bilen eleman ihtiyacında göstermiştir. Makine kullanımının ve iş yönteminin öğretilmesinde karşılaşılan zorluklar, tarihin ilk burjuva devriminde öğretimi halk için sistematikleştiren yaklaşımı, yani eğitimi doğurmuştur. Sanayi devriminin öncelerinde bilgi aktarımlarını gerçekleştirecek kadroları yetiştirmek adına kurulan çeşitli kurumlar(kiliseler, camiler, manastır ve medreseler vb.) faydacı özellik gütmemesinden dolayı modern eğitim kavramına tam olarak denk düşmemektedir. Bu surette eğitim; faydalar çerçevesinde sistematikleştirilmiş öğrenmelerdir diyebiliriz. Bu noktada eğitim kavramıyla yetişkin kelimeleri yan yan...