Ana içeriğe atla

Sosyalistlerin Meclisi 'Soma Komisyonu' kuruluyor

Sosyalistlerin Meclisi’nin üçüncü toplantısında, katliamla ilgili olarak kurulacak bir komisyonun Soma’ya gidip inceleme sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmasına karar verildi.

Bayram Uluad - soL Haber
Sosyalistlerin Meclisi’nin 2013-2014 dönemindeki üçüncü toplantısı dün Ankara Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı binasındaki 50. Yıl amfisinde yapıldı. Soma’daki katliamda yitirilen canlar için bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan toplantı, üç oturumda tamamlandı. İlk oturumda seçim değerlendirmesi yapıldı ve gündemdeki siyasi tartışmalara ışık tutuldu. İkinci oturumda sosyalistlerin sürece nasıl müdahale edeceği tartışıldı. Son oturumda ise Sosyalistlerin Meclisi’nin nasıl bir yere oturduğu ve gelecek dönem programı konuşuldu Soma’yla ilgili komisyon kurularak, komisyonun Soma’ya gidip inceleme sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmasına karar verildi.

Toplantının açış konuşmasında Erhan Nalçacı söze Soma ile başladı. Soma’daki maden faciasının bir işçi katliamı olduğunu ifade eden Nalçacı, yaşadığımız dönemin tüm özelliklerini kapsayan ve AKP düzeninin bir yansıması olan kazanın sorumlularının açık bir biçimde belli olduğunu ifade etti. Bu vesileyle bileşimi, hayatını yitiren tüm madenciler için saygı duruşuna davet ederek başlatmış oldu.

‘Bankaya teslim’

İlk sözü alan Bilsay Kuruç, yerel seçim değerlendirmesi yapma niyetinde olduğunu fakat üzerinden epey zaman geçtiği ve Soma’daki facia nedeniyle gündemin değiştiğini ifade ederek seçim sonuçlarının tek başına bir anlam ifade etmediğini belirtti. Kuruç, Soma’daki işçilerin borç krizine de değinerek durumu şöyle dile getirdi: “AKP işçiyi madene indiriyor, çıkartınca da bankaya teslim ediyor. Bu sefer madene inen işçi, borçlarını düşünerek yaptığı işe sarılmak zorunda kalıyor ve bunun sonucunda da AKP Soma’da yüzde 43 oy alıyor.”

'Siyasi kemikleşme'
Kuruç’un ardından söz alan Atilla Aytekin ise AKP’ye oy verenlerin sosyolojisi üzerine konuştu. Sosyoloji kelimesinin her kapıyı açan bir anahtar gibi görüldüğünü belirten Aytekin, bu kolaycılığa düşmemek gerektiğini ifade ederek işin siyasi boyutunun önemsizleştirilmeye çalışılmasının önüne geçmek gerektiğini vurguladı. Aytekin’e göre dindar tabanı olan AKP’ye, Egemen Bağış’ın dinle ilgili söylemlerinin bile etki etmemiş olmasının tek başına sosyolojik bir anlamı olmadığını, bunun siyasi kemikleşme ile açıklanacağını ifade etti.

‘Tek mağlup CHP’
Gündüz Fındıkçıoğlu ve Selçuk Soylu, şehir bazında ve işçi mahallelerindeki tercihlerin ne anlama geldiği üzerine sunumlar yaptı. Ayrı ayrı yapılan sunumların ortak görüşü olarak MHP’nin, Kürtler haricinde herkesin ikinci partisi konumuna geldiği, oylarını özellikle belirli bölgelerde gözle görülür bir ivmeyle artırdığı CHP’nin de net bir biçimde seçimin tek mağlubu olduğu vurgulandı. Fındıkçıoğlu, HDP’nin ise tutmadığı na işaret etti.
Güncel siyasi durum üzerine görüşlerini paylaşan Metin Çulhaoğlu ise 30 Mart’ta AKP’nin bir kez daha yüksek oy ile ayrıldığını, bunun verdiği güveni balkon konuşmasında dışa vuran Erdoğan’ın saldırganlığının ise duyduğu kaygıdan kaynaklandığını ifade etti. Çulhaoğlu, düzendeki üst aklın her tür sürtüşmeye rağmen AKP’de gerçek anlamına kavuştuğunu ve kendini bulduğunu ifade ederek, diğer bir deyişle sermaye sınıfının, AKP’ye mecbur olduğunu vurgulayarak bu birlikteliğin bir süre daha devam edeceğini belirtti.
Kadir Sev, özelleştirmeleri mümkün olduğunca ayrıntılandırarak gerçekleştirdiği sunumunda şu bilgileri aktardı: “Kamu işletmeleri ÖİB’ye devrediliyor ve ardından ÖİB eliyle gerçekleştiriliyor. Bu özelleştirmelerden elde edilen 45 milyar doların yüzde 52’si işlemler gerçekleştirilirkenki ara kademelerde ve ÖİB masraflarında harcanmış. Geri kalan yüzde 48’lik bölümün ise yüzde 10’u halen tahsil edilememiş ve elde kalan net kârla da borçlar ödenmiş.”

‘Faşizm mevcut’
Sev’den sonra ilk oturum tamamlandı ve ikinci oturum için kürsüye gelen Korkut Boratav, siyasetin başındaki ekibin kriminal bir pozisyonda olduğunu, suçluluk düzen üzerine yıkılmasın diye bu suçlulukla kolay kolay düşmeyeceğini tahmin ettiğini ve faşizmin şu an her haliyle mevcut, kendini ifade edebilecek konumda olduğunu vurguladı.
Bu oturumun devamında yine ilk oturumda konuşulanlara atıflarda bulunularak MHP yükselişi ve sokak eylemlerinin sosyalistlere yüklediği görevler üzerine konuşuldu. Bu oturum devam ederken Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşımı ele alan soL gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aydemir Güler söz aldı. AKP’nin ülkedeki tüm diğer kurumlar gibi YSK’yı da feshettiğini belirterek söze başlayan Aydemir Güler, 30 Mart yerel seçimlerinde yapılan tüm yolsuzluk ve hilelerin kendileri için bir sürpriz olmadığını vurguladı. Soma faciasıyla ilgili de konuşan Aydemir Güler, şunları söyledi: “Soma’daki facia yaşandıktan sonra bölgeye ilk önce çevik kuvvet, ardından imamlar ve son olarak kurtarma ekipleri yönlendirildi. Bu da halka dair duydukları korkunun göstergesidir. Halk hareketi bir sistem tanımlamadığı için sürekli zaaf üretiyor. Halk hareketinin enerjik hissetmeye ve belli bir siyasal özneyle buluşması lazım. Bu olmadan bir hareket cephesi oluşturulamaz.”

Alınan kararlar ne?
Sosyalistlerin Meclisi, üçüncü toplantısının sonunda İktisat Sempozyumu Komisyonu oluşturma, Sol Cephe Türkiye Meclisi’ne izleyici olarak katılma, Soma ile ilgili komisyon kurulması, bu komisyonun Soma’ya gidip incelemeler sonucunda hazırladıkları raporu basınla paylaşması kararlarını aldı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum günü şeysi - 3 Temmuz

Yıllar önce, 1990 yılında, bir 1 Temmuz gününde, yolların açıldığı, karın eridiği, havanın ılıştığı ve insanların dinçleştiği bir yaz günü karısına selam vermeksizin içeri girdi Mehmet. Yemeğini yedi. Çocukları azarladı. Karısı da payını aldı bundan. Yemekleri eleştirdi. Ama ne eleştiri. Küçük çaplı sevimli bir terör estirdi. İstemeden, el alışkanlığıyla karısına da bir tane çakıverdi. Hiç sevmezdi kuyruk yağı olmayan bulgur pilavını. Kaç defa söyledi, olmayınca istemsiz şekilde vuruverdi omuzuna kadının. *** Çocuklar bunu görünce bir anda tüm şımarıklıklarını kestiler. Artık onlar için zaman daha ağır akmaya, kuşlar ötmemeye, kuzular melememeye, kar altındaki topraktan başını çıkaran yılanlar toprağın altına geri dönmeye, yerdeki halıların desenleri dans etmeye, gözleri cansızlanmaya, babaları büyümeye, bir önceki gün marketten çaldıkları bisküvileri süte kırarak gizli gizli yeme fikirleri iyiden iyiye kaybolmaya ve bu fikrin yerini annelerinin yaptıkları kuyruk yağsız bulgur p...

Gecenin gözü

Gecenin gözü gördü, Çıkıp konuşsa, anlatsa her şeyi Senin hakkını sana, Benim hakkımı bana... Duvarlar bile daralıyordu, Sen ağlayınca. Bak şimdi nasıl da görünüyor Gökyüzü ferah ferah. Yıldızların altında gibi açık göğümüz. Koyun koyuna... Sıcacık...

Yetişkin eğitiminden yaşam boyu öğrenmeye geçiş - Bir eğitim makalesi

Eğitim, öğrenmenin sistematikleştirilmiş halidir. Öğrenmeye göre çok daha dar bir kavram olan eğitim kavramı daha gelişkin mekanizmaların kurulabilmesi için daha gelişkin bireylere ihtiyaç duyulmasından kaynaklı ortaya çıkmış bir kavramdır. İlk olarak Fransız sanayi devrimiyle somut düzlemde ele alınmaya başlanan bu gerçeklik kendisini fabrikalarda makineyi kullanmayı bilen eleman ihtiyacında göstermiştir. Makine kullanımının ve iş yönteminin öğretilmesinde karşılaşılan zorluklar, tarihin ilk burjuva devriminde öğretimi halk için sistematikleştiren yaklaşımı, yani eğitimi doğurmuştur. Sanayi devriminin öncelerinde bilgi aktarımlarını gerçekleştirecek kadroları yetiştirmek adına kurulan çeşitli kurumlar(kiliseler, camiler, manastır ve medreseler vb.) faydacı özellik gütmemesinden dolayı modern eğitim kavramına tam olarak denk düşmemektedir. Bu surette eğitim; faydalar çerçevesinde sistematikleştirilmiş öğrenmelerdir diyebiliriz. Bu noktada eğitim kavramıyla yetişkin kelimeleri yan yan...