Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yarım kalan öykü diye bir şey yoktur

Yarım kalan öykü dediğimiz şey, eşyanın tabiatına aykırıdır. Ya komple tozlu raflara kalkar ve ölene kadar orada kalır, ya da kafa toparlanıp o öykü bitirilir. Her öykü bir o kadar ya yarımdır ya da. Nefes alışverişimiz devam ettiği müddetçe elbet bir şeyler yarım kalacak. Benden bu kadar artık. Godot'yu beklemenin alemi yok. Bu öykü ya bitecek, ya da bir daha suratına bakılmamak üzere tozlu raflara atılacak Geç kalınmışlık. Her şeye olduğu gibi bu trene de geç kalınmışlık. Hem artık devir değişti, insanlar daha güçlü motorlara biniyorlar, tren mi kaldı? Atıyorum artık bu öyküyü tarihimin tozlu raflarına. Giden benden gitmiyor mu? Kime ne? Mustafa Kemal'in ünlü vecziyle uğurluyoruz bu öyküyü: geldikleri gibi gitsinler madem.

Arsız dünya - II

Fatma elini duvara vurdu, eli beyaz oldu. İçeriye biraz baktı. Odalara. Gitti hemen oyuncaklara daldı. Annesi onu çağırdı. Bak, dedi, burada ne var. Renkli televizyon. Henüz şimdiki kadar burjuva boku saçmasa da yeterdi ev ağasının pisliğini kapatmaya. Oyunlara daldı Fatma. Çizgi filmlere daldı. O kadar mutluydu ki, çünkü hayatında hiç oyuncağı olmamıştı. Üstelik çizgi filmi de ilk defa renkli izliyor, kahramanların renklerine bayılıyordu. Çocuktu. Kandırdılar Fatma’yı. Annesi üstüne kilitledi kapıyı. Sonra ikna turunun ikinci adımı başladı. Bu sefer Selahattin içeri girecek, ürkütmeden gönlünü almaya çalışacaktı kızı. Bu kısımda oldu mu, tamamdır evlilik işi. Devlet Su İşleri’nde çalışıyordu Selahattin. Anlatılana göre hapis yatmış, işkencelerde kafayı tırlatmıştı. Herkes öyle diyordu onun için. Hikayenin ne kadarı doğru bilinmez lakin tırlak olduğu kesindi. Davranışları son derece kontrolsüz, öfke kontrolü olmayan, hayatta tutunacak bir dal arayan, içindeki çocuğu bir türlü öldü...

Monologlar

- Lan Bayram, o kadar kustun kinini, nefretini, öfkeni. Ee, oturdun mu yine kendi kıçının üstüne? + Tamam, uzatma. - Neyi uzatma olm! Bile bile lades diyen sen değil miydin? Kaçan sen değil miydin gerçeklerden? Bir kadın gelip beni kurtaracak diyen sen değil miydin? + Ne yapabilirdim başka? Kendimi dünyaya kapatarak mı yaşama devam etseydim? Artık zamanı gelmişti bir şeyler yaşamanın. - Bırak şimdi. Bana ajitasyon çekme! Senin ciğerini bilirim ben. Şimdi eskisinden daha kötü oldun. Bok mu vardı kendini düzeltmeden gittin atladın? Hem de başına gelecekleri bile bile. İç çelişkilerini çözemedin de başkalarınınkine mi taktın kafayı? + Yıprandım. Yalnızlık beni tüketiyordu. Bir çare gerekti bana. - Bana maval okuma! Kendinle hesaplaşmanı bitirmeden dünyaya daldın. Bak, yine benimle başbaşa kaldın. + Hiç bitmiyor ki o hesaplaşma. Çözümü yok ki hiç bir şeyin. Yapabileceğimi zannettim.İhtimale aldandım. Çünkü içinde bulunduğum noktadan bakınca gözüme öyle güzel göründü ki...

Arsız dünya

Adı: Fatma.        Yaşı: 13. Adı: Selahattin.   Yaşı: 44.  Bu ikili birbirinin nesi olabilir? Mesela baba kız. Mesela çok zorlasak abi kardeş. Mesela dayı yeğen. Ya da öğretmen öğrenci. Türetebilirsiniz. Aklı normal çalışan hiç kimse bu ikilinin karı koca olmasına ihtimal vermez değil mi? Yıl: 1994          Yer: Türkiye. İsimler, yıl ve yer dışında verilen tüm bilgiler gerçektir ve mağdurun ağzından çıkmıştır. - Çok güzel kızın var. Maşallah çalışkan da. Ne dersin? Bizim oğlan da bi dikiş tutturamadi. Verir misin kızı? + Mahmut ağa,  veririm vermesine de daha çok küçük kız... - Canım bizim oğlan da aptal değil ya. Ilk kanama geçirmeden gerdek yapmaz olur biter. + Olsun. Hem senin oglanin aklı başında değil. Kıza zarar verir. - Iki inek, bir öküz, on tam yedi de çeyrek altın veririm sana Mehmet. + Ya dediğim gibi kız küçük. - Yahu tamam iki tane de koyun vereyim. + Bizim kınalı koç geçen kurbanda gitti. Ayrıca sen...

Seni sevmek ölümün diğer adıydı, ben yaşamayı seçtim

Yaşamayı seviyorum. Yaşıyorum. Odun gibi değil, Sığ değil. Anlamsız değil. Lümpen değil. Durgun değil. Asla umarsız ve umursuz değil. Yaşamak bir pırlantada değildir. Kaliteli mekanlarda boy göstermek değildir. Bütün fantezilerini yaşamak değildir. Yaşamak hele ki dünyanın etrafında dönmesi hiç değildir. Yaşamak yaşamaktır. Anlamlı kılmaktır. Paylaşmaktır. Merak etmektir. Merakın peşinden gitmektir. Sadakattir yaşamak. Sadık olmak zorundasın. Çünkü birikim yaptırır yaşamak. Tecrübe katar. Kişilik katar. Kalite katar. Bu birikimlerine sadık kalarak yaşamak zorundasın. Sınırlarını bile ancak bu birikimin üzerine basarak zorlarsın. Yine sadıksındır aslında. Sadakat anlamlı bir şey. Dans etmektir yaşamak. Sevgiliyle yapılanı şahanedir. Rakı masasında kaybolmaktır buğulu gözlerle. Dağlara çıkmak, gezmek, ilgilenmek, değmek, mücadele etmek. En çok da sevmektir yaşamak. Sevdin mi de adam gibi olacak. Gittiği yere kadar gidilecek mesela bir meselenin arkasından. Bir insan olabilir, b...

Mutsuzluk iki kişinin harcı değil

Bunu yazmam lazım dedi kendi kendine. Sık sık aynı şeyi tekrar ederek. Defalarca defalarca. Bunu yazmam lazım. Bunu yazmam lazım... Uyanır uyanmaz etrafına baktı. Kapıya baktı. Açtı, dışına baktı. Sigarasının külünü düşürdü, kafasını kaldırıp saate baktı. Telefona ve bilgisayara baktı. İkisi de kapalıydı. Açtı içine baktı. Bomboştu. Sonra gözlerini kaldırıp tavana baktı. Ne kadar çelimsiz bir döküntü olduğunu farketti. Odanın kapısını açtı, açarken torkunu hesapladı. Yağsızlıktan ses yapan menteşeye baktı. Menteşe de ona. Menteşe hep bakardı ona zaten. Gitti aynaya baktı. Yine bulamadı. En son taşa baktı. Oturdu. Kalkıp odasına döndü. Yatağa baktı, eve baktı, kendine baktı. Altını üstüne getirdi her şeyin. Bulamadı. Kitaplarına baktı, defterlerine, Tekrar telefona baktı. Döndü bilgisayara baktı. Açtı. İçi boştu. Oturdu. Kapıya baktı. Telefona, bilgisayara. Açıp açıp da hem de. Yok. Bomboştu. Denklemler kurmaya çalışırken buldu kendini bir anda. Yine mi? Her çuvalladığında muh...