Ana içeriğe atla

Yazı

Yine bir yazı nöbetindeyim.
Yazı sabahında.
Yazı kışında.
Acaba bu seferki ne kadar duygusal, ne kadar politik, ne kadar insani ya da ne kadar ne kokacak sorunsalı kafada duruyor her zamanki gibi.
Bundan yaklaşık 9 ay önce Soma'da bir katliam gerçekleşmiş ve 301 bıçak yarası açılmıştı halkın yüreğine. Tüm gün işçilerle birlikte oradan oraya salındıktan sonra o soğuğa ve açlığa rağmen sizi ayakta tutan bir şey var. Evet var, insanlık.
Konu zaten yeterince duygusal bir konu. Tam bir insanlık dramı 21. yüzyılın alnında. Bir de üstüne işçilerin anlattıkları. İnsanın içi burkuluyor. Ölmeyen işçi çocuğu ölen işçi çocuğuna, öküzce hediye dağıtılırken bakıyor. Ölmeyen işçi çocuğu iç geçirirp ölen işçi çocuğuna "Keşke benim de babam ölseydi" diyor. Evet, yanlış duymadınız. Tam olarak bunu söylüyor. Bu da yetmiyor, bir kadın kocasının işsizliğinden ve parasızlıktan bunalarak bir kavga sırasında "keşke sen de ölseydin" diyebiliyor. Bu da yetmiyor, çocuklarını alıp köyüne kaçabiliyor. Bunları yapanlar da yaptıranlar da insan.
Söylesenize a dostlar bu nasıl insanlıktır ha?!
Ölümün kıyısında oyun oynayan çocukların gerçekliği böyle işte.
Diyorum ablaya, duygusal durum çok baskın, bu şekilde yansıtayım mı? Cevap geliyor, sen zaten duygusal tonları olan bir kaleme sahipsin, daha fazla duygusallaştırma yoksa işin içinden çıkamayabiliriz. Hoppa, yedik mi paparayı.
Eh be ablam, sen de haklısın ve son derece de gerçekçisin. De konu bu kadar derin ki kelimeleri böğrümden söküp de dökmem gerek kağıda.
Gel gör ki kadın haklı.
Bu seferkinin de inanın 13 Mayıs'tan ya da Ali İsmail Korkmaz'ın öldüğü günden hiçbir farkı yok. Kelimeler kifayetsiz kalırsa kim verecek bunun hesabını?!
Hadi bakalım, davran yüreğine. Davran beynine, klavyene. Az kaldı. Şunun şurasında sabahında gülümseyecek bir güneş gibi güzel gelecekler.
Az daha dayan. Yüreğin olgunlaşıyor hiç değilse.
Kendininkinden önemli sorunları gör.
Gör ve yaz. Okusun insanlık.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum günü şeysi - 3 Temmuz

Yıllar önce, 1990 yılında, bir 1 Temmuz gününde, yolların açıldığı, karın eridiği, havanın ılıştığı ve insanların dinçleştiği bir yaz günü karısına selam vermeksizin içeri girdi Mehmet. Yemeğini yedi. Çocukları azarladı. Karısı da payını aldı bundan. Yemekleri eleştirdi. Ama ne eleştiri. Küçük çaplı sevimli bir terör estirdi. İstemeden, el alışkanlığıyla karısına da bir tane çakıverdi. Hiç sevmezdi kuyruk yağı olmayan bulgur pilavını. Kaç defa söyledi, olmayınca istemsiz şekilde vuruverdi omuzuna kadının. *** Çocuklar bunu görünce bir anda tüm şımarıklıklarını kestiler. Artık onlar için zaman daha ağır akmaya, kuşlar ötmemeye, kuzular melememeye, kar altındaki topraktan başını çıkaran yılanlar toprağın altına geri dönmeye, yerdeki halıların desenleri dans etmeye, gözleri cansızlanmaya, babaları büyümeye, bir önceki gün marketten çaldıkları bisküvileri süte kırarak gizli gizli yeme fikirleri iyiden iyiye kaybolmaya ve bu fikrin yerini annelerinin yaptıkları kuyruk yağsız bulgur p...

Gecenin gözü

Gecenin gözü gördü, Çıkıp konuşsa, anlatsa her şeyi Senin hakkını sana, Benim hakkımı bana... Duvarlar bile daralıyordu, Sen ağlayınca. Bak şimdi nasıl da görünüyor Gökyüzü ferah ferah. Yıldızların altında gibi açık göğümüz. Koyun koyuna... Sıcacık...

Yetişkin eğitiminden yaşam boyu öğrenmeye geçiş - Bir eğitim makalesi

Eğitim, öğrenmenin sistematikleştirilmiş halidir. Öğrenmeye göre çok daha dar bir kavram olan eğitim kavramı daha gelişkin mekanizmaların kurulabilmesi için daha gelişkin bireylere ihtiyaç duyulmasından kaynaklı ortaya çıkmış bir kavramdır. İlk olarak Fransız sanayi devrimiyle somut düzlemde ele alınmaya başlanan bu gerçeklik kendisini fabrikalarda makineyi kullanmayı bilen eleman ihtiyacında göstermiştir. Makine kullanımının ve iş yönteminin öğretilmesinde karşılaşılan zorluklar, tarihin ilk burjuva devriminde öğretimi halk için sistematikleştiren yaklaşımı, yani eğitimi doğurmuştur. Sanayi devriminin öncelerinde bilgi aktarımlarını gerçekleştirecek kadroları yetiştirmek adına kurulan çeşitli kurumlar(kiliseler, camiler, manastır ve medreseler vb.) faydacı özellik gütmemesinden dolayı modern eğitim kavramına tam olarak denk düşmemektedir. Bu surette eğitim; faydalar çerçevesinde sistematikleştirilmiş öğrenmelerdir diyebiliriz. Bu noktada eğitim kavramıyla yetişkin kelimeleri yan yan...