Ana içeriğe atla

Saat sekize geliyor

- Kalk hadi Yahya, saat sekize geliyor. Geç kaldın.
Bunu söyleyen Sabahattin'in en geç altıda kalkmış ve evden çıkmış olması gerekiyordu o gün. Yahya o an Sabahattin'in saat sekize gelmesine rağmen hala evde olduğunu fark eder.
- Umut seni kaldırmadı mı sabah?
Suçluluk ve geç kalmanın verdiği psikolojik ruh hali çehreye çöker. Oysa Yahya'nın da yedide kalkmış olması ve yediyi on geçeki servise binmesi gerekiyordu.
- Düşündüğün şeye bak, saat her zaman sekize gelir. Hatta bu ana kadarki tüm saatler 28 Nisan sabah sekize gelmek için ilerledi. Zaten saatlerin tek misyonu bu değil midir? Saatler sabah sekizi göstermek için yoksa ne için var?
Bu cevapları beklemediği ve afyonu henüz patlamadığı için afallar ve sinirlenir Yahya.
- Ne diyon amınakoyim Sahabattin ya. Sabah sabah yaptığın felsefeyi sikeyim. Sen geç kalmadın mı oğlum işe?
- Beni siktiret. Sen kalk. Gideceğim yer şuradan şurası.
Yahya'nın inanmamış olacağını düşünen Sabahattin üsteler:
- Saatin sekize geliyor oluşu ile yediyi bir bile geçmesi halinde geç kalmış oluyorsun.
- Ya yine ne sekizinden bahsediyon amınakoyim Sebo ya. Sikicem sabahın sekizini o olacak ya.
- Başlatma keyfinden. Geç kaldın oğlum kalksana! Servis gitti diyom servis!
- Ha bak onu iyi dedin. Şimdi üç araç değiştirip ancak varırım. Bu durumda yaklaşık bir saat filan geç kalacağım. Offf.
Bu sırada Yahya doğrulup eliyle yüzünü ovuşturarak hesap yapar.
- Saat tam olarak kaç peki?
- Altıyı çeyrek geçiyor. Hadi ben kaçtım.
Der demez kapıya koşar. Arkasından ise küfürler ve terlikler yetişir.
- Hay senin yedi ceddini... Sülaleni...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum günü şeysi - 3 Temmuz

Yıllar önce, 1990 yılında, bir 1 Temmuz gününde, yolların açıldığı, karın eridiği, havanın ılıştığı ve insanların dinçleştiği bir yaz günü karısına selam vermeksizin içeri girdi Mehmet. Yemeğini yedi. Çocukları azarladı. Karısı da payını aldı bundan. Yemekleri eleştirdi. Ama ne eleştiri. Küçük çaplı sevimli bir terör estirdi. İstemeden, el alışkanlığıyla karısına da bir tane çakıverdi. Hiç sevmezdi kuyruk yağı olmayan bulgur pilavını. Kaç defa söyledi, olmayınca istemsiz şekilde vuruverdi omuzuna kadının. *** Çocuklar bunu görünce bir anda tüm şımarıklıklarını kestiler. Artık onlar için zaman daha ağır akmaya, kuşlar ötmemeye, kuzular melememeye, kar altındaki topraktan başını çıkaran yılanlar toprağın altına geri dönmeye, yerdeki halıların desenleri dans etmeye, gözleri cansızlanmaya, babaları büyümeye, bir önceki gün marketten çaldıkları bisküvileri süte kırarak gizli gizli yeme fikirleri iyiden iyiye kaybolmaya ve bu fikrin yerini annelerinin yaptıkları kuyruk yağsız bulgur p...

Gecenin gözü

Gecenin gözü gördü, Çıkıp konuşsa, anlatsa her şeyi Senin hakkını sana, Benim hakkımı bana... Duvarlar bile daralıyordu, Sen ağlayınca. Bak şimdi nasıl da görünüyor Gökyüzü ferah ferah. Yıldızların altında gibi açık göğümüz. Koyun koyuna... Sıcacık...

Yetişkin eğitiminden yaşam boyu öğrenmeye geçiş - Bir eğitim makalesi

Eğitim, öğrenmenin sistematikleştirilmiş halidir. Öğrenmeye göre çok daha dar bir kavram olan eğitim kavramı daha gelişkin mekanizmaların kurulabilmesi için daha gelişkin bireylere ihtiyaç duyulmasından kaynaklı ortaya çıkmış bir kavramdır. İlk olarak Fransız sanayi devrimiyle somut düzlemde ele alınmaya başlanan bu gerçeklik kendisini fabrikalarda makineyi kullanmayı bilen eleman ihtiyacında göstermiştir. Makine kullanımının ve iş yönteminin öğretilmesinde karşılaşılan zorluklar, tarihin ilk burjuva devriminde öğretimi halk için sistematikleştiren yaklaşımı, yani eğitimi doğurmuştur. Sanayi devriminin öncelerinde bilgi aktarımlarını gerçekleştirecek kadroları yetiştirmek adına kurulan çeşitli kurumlar(kiliseler, camiler, manastır ve medreseler vb.) faydacı özellik gütmemesinden dolayı modern eğitim kavramına tam olarak denk düşmemektedir. Bu surette eğitim; faydalar çerçevesinde sistematikleştirilmiş öğrenmelerdir diyebiliriz. Bu noktada eğitim kavramıyla yetişkin kelimeleri yan yan...