Ana içeriğe atla

Gökçek boğaz değil afet getirecek

Gökçek’in “Ankara’ya boğaz getireceğim” derken bahsettiği İmrahor deresi bölgesinin, kentin “boşaltım alanı” olduğu ortaya çıktı. “Afete Maruz Bölge” ilan edilen alanda inşaatlar, Danıştay’ın iptal kararlarına rağmen devam ediyor. Belediye kaynakları usulsüz kullanılıyor.

Bayram Uluad - soL Ankara

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “Ankara’ya boğaz getireceğim” derken işaret ettiği İmrahor deresinin, büyükşehir imar planlarında, herhangi bir sel ya da bir başka doğal afet halinde Ankara’nın “boşaltım alanı” olarak belirlenen bölge olduğu ortaya çıktı. Peyzaj Mimarları Odası Genel Sekreteri Redife Kolçak, yapılacak olan bir plan değişikliğinin çevre felaketi ve doğa katliamıyla sonuçlanacağını söyledi.

Gökçek’in “boğaz getirme” planında, İmrahor deresinin de dahil olduğu dere yataklarının değiştirilerek Eymir ve Mogan göllerine bağlanmasıyla oluşturulacak 43 kilometrelik bir kanal yapılması öngörülüyor. Planda ayrıca boğazın etrafına son derece lüks villalar yapılması da yer alıyor. Kolçak, yapılacak herhangi bir plan değişikliği ile Ankara’yı bekleyen büyük tehlikeye dikkat çekerek “Söz konusu bölge, kent planlarında sel veya doğal felaket sırasında Ankara’nın boşaltım alanı olarak gösteriliyor. Bu bölgenin projelerde belirtildiği gibi doldurulması halinde olası sel felaketlerinin önü bizzat belediye tarafından açılacaktır” dedi.

Bu arada “Afete maruz bölge” ilan edilen aynı bölgede konut inşaatları da, Danıştay’ın defalarca verdiği iptal kararına rağmen bütün hızıyla devam ediyor. Redife Kolçak, yapılan teknik testlerde ilgili alanın yüzde 80’inin imara uygun olmadığının belirlendiğini söyledi. Kolçak, şöyle devam etti:

“Kentsel dönüşüm kavramına uymayan kırsal bir yerleşim yerine nasıl kentsel dönüşüm projesi yapılıyor? Belediye o bölgeye özel spor alanları, AVM, ticaret ve iş merkezleri açılmasına karar veremez. Ancak bunlar planlarda yer alıyor. SİNPAŞ’ın yapmış olduğu başvuru ve plan değişikliği talebi, tüm hukuksal engellere rağmen nasıl Belediye Meclisi’nde geçiyor? Tüm bu soruların yanıtlarının verilmesi gerekir”.

Güney Ankara olarak adlandırılan İmrahor deresi ve civardaki köyleri kapsayan alan, 2006’da metrekaresi 250-300 lira gibi düşük meblağlarla kamulaştırmıştı. Kent sınırlarının dışında olduğu halde kentsel dönüşüm alanı ilan edilen bölgede yürütülen projeler ile ilgili Danıştay, defalarca yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bu arada, bölgedeki inşaatın yüklenici firması olan SİNPAŞ’ın sahibi Avni Çelik hakkında da bilindiği gibi 17 Aralık yolsuzluk operasyonları nedeniyle arama kararı çıkartılmıştı.

Belediye şirket adına kira ödüyor
Dev inşaat alanındaki usulsüzlükler bunlarla da bitmiyor. Bu tür kentsel dönüşüm alanlarında belirlenen ve kamu adına projeye dahil olan belediyeler ile yüklenici firma arasındaki yasal paylaşım olan yüzde 51’e yüzde 49’luk oran, Belediye Meclisi kararlarıyla hukuksuz bir şekilde değiştirildi. Belediye Meclisi kararınca, yaklaşık 1 milyon 232 bin metrekareden oluşan emsal inşaat alanının 769 bin metrekaresi yüklenicide, 462 bin metrekaresi ise idareye, yani belediyeye verildi. Bu da yüzde 49 olması gereken emsal inşaat oranının yasalara aykırı bir şekilde yaklaşık yüzde 65’e çıkarıldığını gösteriyor. Ayrıca konutların yanına projede yer almayan iş merkezleri, AVM’ler ve özel spor salonları da eklendi.

Öte yandan, 18 ayda tamamlanacağı öngörülen proje yıllardır tamamlanamadığı için yapılan kamulaştırma gereği hak sahiplerine ödenen kira yardımı halen devam ediyor. Bu kira bedellerinin de yüklenici firma tarafından ödemesi gerekirken, Büyükşehir Belediyesi ile yapılan sözleşme gereği bu kiralar Belediye’ye yani kamuya ödettiriliyor. Bugüne kadar kamulaştırılan alanda bulunan yaklaşık 600 gecekondu için Belediye tarafından ödenen kira tutarı ise 1.8 milyar lirayı buldu.

Sinpaş ve belediye eliyle zorbalık

Öte yandan kamulaştırma sırasında teklifi reddettiği için mülkü, inşaatı süren Altın Oran sitesinin tam ortasında kalan Kızıltürk ailesi ise SİNPAŞ ve belediye yetkililerinin taciziyle mücadele ediyor. Aziz Kızıltürk’ün evine giden ve Altın Oran sitesine ait topraklardan geçen elektrik, su ve telefon bağlantıları inşaat sırasında firma çalışanları tarafından kesildi. Şikayet amacıyla ASKİ’ye giden Aziz Kızıltürk, buradan “Altın Oran yöneticilerinin kendi topraklarına girilmesine izin vermeyebilecekleri, bu yüzden yapabilecekleri bir şey olmadığı” yanıtını aldı. Kızıltürk, yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Bana, ‘evini yıkacağız, bu kadar lüks konutun arasında senin gecekondunu yaşatmayacağız’ dediler. Suyun kesildiği gün itiraz etmeye gittiğimde beni darp edip, ellerimi kelepçeleyip özel güvenlik aracında 2 saat kilitli tuttular. Evimizin tam sınırından geçecek şekilde dört bir yanını 3-4 metrelik çukurlarla çevirdiler. Evde sürekli deprem oluyormuş gibi hissediyoruz. Evimizin yolunu kapatıp geçişimizi imkansız hale getirdiler. Dozerleri evimin önüne koyup, evimi yıkmakla tehdit ettiler. Ama hukuki mücadelemiz sürüyor, vazgeçmeyeceğiz."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum günü şeysi - 3 Temmuz

Yıllar önce, 1990 yılında, bir 1 Temmuz gününde, yolların açıldığı, karın eridiği, havanın ılıştığı ve insanların dinçleştiği bir yaz günü karısına selam vermeksizin içeri girdi Mehmet. Yemeğini yedi. Çocukları azarladı. Karısı da payını aldı bundan. Yemekleri eleştirdi. Ama ne eleştiri. Küçük çaplı sevimli bir terör estirdi. İstemeden, el alışkanlığıyla karısına da bir tane çakıverdi. Hiç sevmezdi kuyruk yağı olmayan bulgur pilavını. Kaç defa söyledi, olmayınca istemsiz şekilde vuruverdi omuzuna kadının. *** Çocuklar bunu görünce bir anda tüm şımarıklıklarını kestiler. Artık onlar için zaman daha ağır akmaya, kuşlar ötmemeye, kuzular melememeye, kar altındaki topraktan başını çıkaran yılanlar toprağın altına geri dönmeye, yerdeki halıların desenleri dans etmeye, gözleri cansızlanmaya, babaları büyümeye, bir önceki gün marketten çaldıkları bisküvileri süte kırarak gizli gizli yeme fikirleri iyiden iyiye kaybolmaya ve bu fikrin yerini annelerinin yaptıkları kuyruk yağsız bulgur p...

Gecenin gözü

Gecenin gözü gördü, Çıkıp konuşsa, anlatsa her şeyi Senin hakkını sana, Benim hakkımı bana... Duvarlar bile daralıyordu, Sen ağlayınca. Bak şimdi nasıl da görünüyor Gökyüzü ferah ferah. Yıldızların altında gibi açık göğümüz. Koyun koyuna... Sıcacık...

Yetişkin eğitiminden yaşam boyu öğrenmeye geçiş - Bir eğitim makalesi

Eğitim, öğrenmenin sistematikleştirilmiş halidir. Öğrenmeye göre çok daha dar bir kavram olan eğitim kavramı daha gelişkin mekanizmaların kurulabilmesi için daha gelişkin bireylere ihtiyaç duyulmasından kaynaklı ortaya çıkmış bir kavramdır. İlk olarak Fransız sanayi devrimiyle somut düzlemde ele alınmaya başlanan bu gerçeklik kendisini fabrikalarda makineyi kullanmayı bilen eleman ihtiyacında göstermiştir. Makine kullanımının ve iş yönteminin öğretilmesinde karşılaşılan zorluklar, tarihin ilk burjuva devriminde öğretimi halk için sistematikleştiren yaklaşımı, yani eğitimi doğurmuştur. Sanayi devriminin öncelerinde bilgi aktarımlarını gerçekleştirecek kadroları yetiştirmek adına kurulan çeşitli kurumlar(kiliseler, camiler, manastır ve medreseler vb.) faydacı özellik gütmemesinden dolayı modern eğitim kavramına tam olarak denk düşmemektedir. Bu surette eğitim; faydalar çerçevesinde sistematikleştirilmiş öğrenmelerdir diyebiliriz. Bu noktada eğitim kavramıyla yetişkin kelimeleri yan yan...