Ana içeriğe atla

Polis saldırısıyla gözünü kaybeden Sarıkaya: Tek gözüm halka feda oldu

Erdal Sarıkaya 11 Haziran Salı gecesi, hem Gezi Parkı’ndaki kardeşini almak hem de direnişe destek vermek için Taksim’e gitti. Polisin hedef gözeterek attığı gaz bombası sonucu gözünü kaybetti. soL'a konuşan Sarıkaya, "Umutluyum. Eylemler bize çok iyi şeyler sunacak" diyor.

Bayram Uluad - soL Ankara
Haziran Direnişi sırasında, polis saldırısıyla gözünü kaybeden 10’un üzerindeki yurttaştan biri olan Erdal Sarıkaya yaşadıklarını soL gazetesinden Bayram Uluad'a anlattı.

Olay nasıl oldu anlatır mısınız?
Gece saat 11-12 sularında işten çıktım. Kardeşim Gezi Parkı’ndaydı. Hem eyleme destek vermeye hem de onu almaya gittim. Saat 01.00 sıralarında Gezi Parkı’nın alt taraflarındaydık. Herhangi bir çatışma yoktu. Polisin durumuna bakmak için meydana doğru döndüğüm sırada polis gaz attı ve o sırada gözümü kaybettiğimi fark ettim. Çünkü direk öldürmeye ya da yaralamaya dönük bir saldırıydı. İlk müdahaleyi Divan Otel’deki revirde yaptılar. Sonra Şişli Eftal Hastanesi’ne geçtim ancak benden önce başka bir hastaya ameliyat yapıldığı gerekçesiyle hastaneye kabul edilmedim. Okmeydanı Devlet Hastanesi’nde ameliyata alındım, dört saat sürdü. Gözümün görme fonksiyonu tamamen kayboldu. Ancak olsun, halkımızın canı sağ olsun. Önemli olan hangi uzvumuzun kaybedildiği değil, neden böyle olduğudur. Hangi amaç uğruna kaybedildiğidir önemli olan.

Başbakan, sokağa çıkanlara sık sık “marjinal” ve “örgüt üyesi” suçlamasını yöneltti. Siz de gözünü kaybeden bir direnişçi olarak bu konuda ne hissediyorsunuz?
Evet üyeyim! Türkiye Cumhuriyeti devletine üyeyim ve üyelik kimliğim de TC kimlik kartıdır. Ayrıca marjinal suçlamasını da kabul etmiyorum. Her renkten insan oradaydı. Fenerlisi, Cimbomlusu, Beşiktaşlısı, antikapitalist müslümanı, komünisti, eşcinseli, travestisi, Alevisi, Sünnisi, Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkesi… Bu kadar kişiye marjinal denir mi?

Genç sayılacak bir yaşta gözünüzü kaybettiniz. Bu konudaki duygularınızı öğrenebilir miyiz?
Gökkuşağının tüm renklerine sahip bir ülke bırakacaksak, benim gözüm kaybolmuş kaç yazar. Ben umutluyum. Eylemler bize çok iyi şeyler sunacak. Bu yüzden tek gözüm halkıma feda olmuş oldu, çok mu? Kin güdüyor muyum? Hayır. Talepler karşılandıktan sonra kimseye kin gütmenin bir anlamı yok. Halka yapılan bir dayatma vardı ve biz de buna karşı ayağa kalktık. Bir başbakan sadece yüzde 50’nin başbakanı olamaz. Şu taleple çıktık yola: Bizi de dinleyin, başka sesleri de duyun. Ne güzel söylemiş şair, İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı. O dinleyebiliyorsa, başbakanın da dinlemesi gerekiyor. Düşünsenize, her gün kaval sesi dinlenmez, araya bir piyanonun, bir akordiyonun, bir sazın, bir cümbüşün girdiğini düşünebiliyor musunuz? Ne kadar hoş bir ahenk yakalanır değil mi? Bizim tek talebimiz dinlenilmekti.

Olaydan sonra kimler aradı?
CHP milletvekilleri, Kemal Kılıçdaroğlu, Mustafa Sarıgül aradı. ÖDP il ve ilçe başkanları ziyaretime geldi. TKP Mamak ziyaretime geldi. Çok teşekkür ediyorum hepinize. Beni unutmadınız. Bir insan ölünce değil, unutulunca ölür.

Hükümetten ya da devlet resmi görevlisi olarak birileri sizi ararsa tepkiniz ne olur?
Bence aramazlar. Düşünsenize bana “Kusura bakmayın, bizim polisler sizin gözünüzü çıkarmış” mı diyecekler? Aramaları çok da anlamsız olur açıkçası. Sanırım ararlarsa da telefonu kapatırım hemen.

soL okurlarına iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Her daim halk olun ve halkın içinden hiç kopmayın. Birlikten kuvvet doğar. O kuvvetten de bağımsız bir Türkiye doğar. Verdiğiniz desteklerden dolayı hepinize çok teşekkür ederim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum günü şeysi - 3 Temmuz

Yıllar önce, 1990 yılında, bir 1 Temmuz gününde, yolların açıldığı, karın eridiği, havanın ılıştığı ve insanların dinçleştiği bir yaz günü karısına selam vermeksizin içeri girdi Mehmet. Yemeğini yedi. Çocukları azarladı. Karısı da payını aldı bundan. Yemekleri eleştirdi. Ama ne eleştiri. Küçük çaplı sevimli bir terör estirdi. İstemeden, el alışkanlığıyla karısına da bir tane çakıverdi. Hiç sevmezdi kuyruk yağı olmayan bulgur pilavını. Kaç defa söyledi, olmayınca istemsiz şekilde vuruverdi omuzuna kadının. *** Çocuklar bunu görünce bir anda tüm şımarıklıklarını kestiler. Artık onlar için zaman daha ağır akmaya, kuşlar ötmemeye, kuzular melememeye, kar altındaki topraktan başını çıkaran yılanlar toprağın altına geri dönmeye, yerdeki halıların desenleri dans etmeye, gözleri cansızlanmaya, babaları büyümeye, bir önceki gün marketten çaldıkları bisküvileri süte kırarak gizli gizli yeme fikirleri iyiden iyiye kaybolmaya ve bu fikrin yerini annelerinin yaptıkları kuyruk yağsız bulgur p...

Gecenin gözü

Gecenin gözü gördü, Çıkıp konuşsa, anlatsa her şeyi Senin hakkını sana, Benim hakkımı bana... Duvarlar bile daralıyordu, Sen ağlayınca. Bak şimdi nasıl da görünüyor Gökyüzü ferah ferah. Yıldızların altında gibi açık göğümüz. Koyun koyuna... Sıcacık...

Yetişkin eğitiminden yaşam boyu öğrenmeye geçiş - Bir eğitim makalesi

Eğitim, öğrenmenin sistematikleştirilmiş halidir. Öğrenmeye göre çok daha dar bir kavram olan eğitim kavramı daha gelişkin mekanizmaların kurulabilmesi için daha gelişkin bireylere ihtiyaç duyulmasından kaynaklı ortaya çıkmış bir kavramdır. İlk olarak Fransız sanayi devrimiyle somut düzlemde ele alınmaya başlanan bu gerçeklik kendisini fabrikalarda makineyi kullanmayı bilen eleman ihtiyacında göstermiştir. Makine kullanımının ve iş yönteminin öğretilmesinde karşılaşılan zorluklar, tarihin ilk burjuva devriminde öğretimi halk için sistematikleştiren yaklaşımı, yani eğitimi doğurmuştur. Sanayi devriminin öncelerinde bilgi aktarımlarını gerçekleştirecek kadroları yetiştirmek adına kurulan çeşitli kurumlar(kiliseler, camiler, manastır ve medreseler vb.) faydacı özellik gütmemesinden dolayı modern eğitim kavramına tam olarak denk düşmemektedir. Bu surette eğitim; faydalar çerçevesinde sistematikleştirilmiş öğrenmelerdir diyebiliriz. Bu noktada eğitim kavramıyla yetişkin kelimeleri yan yan...