Ana içeriğe atla

Git demenin bin yolu

"Bak Rahim, bana bunu soruyorsun ama bence senden nefret etmediğimi söylemem yeterli senin için. Böyle bir sorunun cevabını hak ettiğini düşünmüyorum. İyi anlamda değil, kötü anlamda hak etmekten bahsediyorum. Bu yaştan sonra başka birinden azar işitmeyi hak etmediğini düşünüyorum. Bu yüzden lütfen sorunun cevabında ısrarcı olma."
"Anladım abi. Eyvallah. Sormayacağım."
Bu diyalog Rahim'in yüreğini cız etti. Yusuf'un kendine dair düşüncesini anlayamamıştı. Muhtemelen şunu demek istemişti:
"Bak Rahim, sıçtın batırdın yeterince. Bari sıvama! Hala pişkince yüzüme bakıp ne düşündüğümü sorma. Haksızsın ama üste çıkmaya bari çalışma. Yeter."
Fakat emin değildi.
Hemen ardından şu sözleri anarak rahatlamayı tercih etti: "hatalarımın bedelini incittiklerinize sayarsınız."
Birasının son yudumunu devirip kalktı. Yusuf'un elini sıktı. Yusuf naif bir şekilde ayağa kalkıp sarıldı. Ayrıldı seri adımlarla. Son metroyu kaçırır gibiydi. Ama Rahim ivmelenerek kaçtı mekandan metroya doğru.
Metro önünde durdu ve son kezmişcesine baktı arkasına. Dudağından dökülenlere mani olamadan terk etti şehri:
"Bir kez daha yenildim sana Ankara. Bu son olsun..."
Ve gitti. Yalnızlığına doğru...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğum günü şeysi - 3 Temmuz

Yıllar önce, 1990 yılında, bir 1 Temmuz gününde, yolların açıldığı, karın eridiği, havanın ılıştığı ve insanların dinçleştiği bir yaz günü karısına selam vermeksizin içeri girdi Mehmet. Yemeğini yedi. Çocukları azarladı. Karısı da payını aldı bundan. Yemekleri eleştirdi. Ama ne eleştiri. Küçük çaplı sevimli bir terör estirdi. İstemeden, el alışkanlığıyla karısına da bir tane çakıverdi. Hiç sevmezdi kuyruk yağı olmayan bulgur pilavını. Kaç defa söyledi, olmayınca istemsiz şekilde vuruverdi omuzuna kadının. *** Çocuklar bunu görünce bir anda tüm şımarıklıklarını kestiler. Artık onlar için zaman daha ağır akmaya, kuşlar ötmemeye, kuzular melememeye, kar altındaki topraktan başını çıkaran yılanlar toprağın altına geri dönmeye, yerdeki halıların desenleri dans etmeye, gözleri cansızlanmaya, babaları büyümeye, bir önceki gün marketten çaldıkları bisküvileri süte kırarak gizli gizli yeme fikirleri iyiden iyiye kaybolmaya ve bu fikrin yerini annelerinin yaptıkları kuyruk yağsız bulgur p...

Gecenin gözü

Gecenin gözü gördü, Çıkıp konuşsa, anlatsa her şeyi Senin hakkını sana, Benim hakkımı bana... Duvarlar bile daralıyordu, Sen ağlayınca. Bak şimdi nasıl da görünüyor Gökyüzü ferah ferah. Yıldızların altında gibi açık göğümüz. Koyun koyuna... Sıcacık...

Yetişkin eğitiminden yaşam boyu öğrenmeye geçiş - Bir eğitim makalesi

Eğitim, öğrenmenin sistematikleştirilmiş halidir. Öğrenmeye göre çok daha dar bir kavram olan eğitim kavramı daha gelişkin mekanizmaların kurulabilmesi için daha gelişkin bireylere ihtiyaç duyulmasından kaynaklı ortaya çıkmış bir kavramdır. İlk olarak Fransız sanayi devrimiyle somut düzlemde ele alınmaya başlanan bu gerçeklik kendisini fabrikalarda makineyi kullanmayı bilen eleman ihtiyacında göstermiştir. Makine kullanımının ve iş yönteminin öğretilmesinde karşılaşılan zorluklar, tarihin ilk burjuva devriminde öğretimi halk için sistematikleştiren yaklaşımı, yani eğitimi doğurmuştur. Sanayi devriminin öncelerinde bilgi aktarımlarını gerçekleştirecek kadroları yetiştirmek adına kurulan çeşitli kurumlar(kiliseler, camiler, manastır ve medreseler vb.) faydacı özellik gütmemesinden dolayı modern eğitim kavramına tam olarak denk düşmemektedir. Bu surette eğitim; faydalar çerçevesinde sistematikleştirilmiş öğrenmelerdir diyebiliriz. Bu noktada eğitim kavramıyla yetişkin kelimeleri yan yan...